Gıda,
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün
ortaklaşa düzenlediği Süt Hijyeni Eğitimi Kurslarının tamamlanmasının
ardından Vali Yılmaz’ın da katıldığı törende kursu başarıyla tamamlayan
Büğdüz’lü 33 Çiftçiye sertifikaları dağıtıldı.
Halk
Eğitim Merkezi'nin açtığı 32 saatlik kurslarda, Gıda Tarım ve
Hayvancılık İl Müdürlüğü’nde görev yapan Gıda Mühendisleri tarafından 10
İlçe ve merkeze bağlı Büğdüz köyünde toplam 298 kursiyere Süt Hijyeni
Eğitimi verildi.
Sertifika dağıtım töreni için geldiği Büğdüz Köyün’de Muhtar Cafer Bozdemir,
Kooperatif Başkanı Halil Candan ve vatandaşlar tarafından karşılanan
Vali Yılmaz’a İl Genel Meclis Başkanı Muzaffer Bağcı, daire müdürleri
eşlik etti.
Düzenlenen
törende konuşan Kooperatif Başkanı Halil Candan, katılımlarından dolayı
Vali Yılmaz’a teşekkür etti. Kursun düzenlenmesinde emeği geçen kurum
müdürleri ve personellerine de teşekkür eden Candan, tarım ve
hayvancılıkla ilgili bazı taleplerini de bu vesileyle Vali Yılmaz’la
paylaştı.
Program Vali Yılmaz’ın konuşmasının ardından kursiyerlere sertifika ve hediyelerinin takdimiyle sona erdi.
"GIDA GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ OLARAK BELLİ BİR MESAFEYİ YAKALADIK HAMDOLSUN"
Vali
Yılmaz programda yaptığı konuşmada 10 ilçemizde ve merkeze bağlı Büğdüz
köyümüzde tamamlanan kursların hayırlı olmasını dileyerek, bu kursların
gıda güvenliği noktasında önemli olduğuna vurgu yaptı.
Vali Yılmaz konuşmasının devamında;
“Gıda güvenliği ile ilgili özellikle son yıllarda yapılan çalışmalarda
Türkiye Cumhuriyeti olarak belli bir mesafeyi yakaladık hamdolsun. Bunun
içerisinde süt hijyeni de var. Benim yaşımda olanlar ve benden büyük
olanlar bilirler. Eğer köyde doğup büyümüşseniz, süt sağımında ineğin,
keçinin ve koyunun memesi yumuşasın diye bakraçtan veya kovadan süt
değdirilerek memenin yumuşatıldığını bilirsiniz, süt böyle sağılırdı.
Onun ötesinde süt toplayan mandıracılar büyük bidonlarla gelir ve
bunların içerisine buzhaneden aldıkları büyük kalıp buzları koyup
mandıraya naklederlerdi.
Bunları
niye paylaştım, geçen konuştuğum bir husustan bazıları rahatsız oldu.
Eski Türkiye buydu, bu coğrafyada yaşayan bizlerin yaşadığı çok değil 50
yıl öncesinde yaşananlar bunlardı. 50 yıl öncesi Türkiye’sinden bugün
ilimizin geldiği nokta açısından da birkaç veriyi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
"BURDUR'DA ÜRETTİĞİMİZ SÜTÜN YÜZDE 90-95'İNİ SANAYİYE VERİYORUZ"
Dünyada
toplam süt üretimi 800 milyon ton, bunun sanayiye aktarılanı, yani
hijyen şartları yerine getirilmek suretiyle kontrol altında izlenebilir
olanı 500 milyon ton, yani yüzde 62’si. Ülkemiz süt üretimi 18 milyon
ton, dünyanın yüzde 2,3’ü üretiminde 10 milyon tonu sanayiye gitmekte
yani yüzde 55’i, biraz önce söylediğim gibi geldiğimiz nokta bu, yüzde
55’ini sanayiye verebiliyoruz. Burdur içinde yılda yaklaşık 420 bin ton
süt üretimimiz var. Buda ülkemiz üretiminin % 2,4’ü, Burdur’da
ürettiğimiz sütünde yüzde 90-95’ini sanayiye veriyoruz. Bu Hollanda da
yüzde 98, Türkiye ortalaması yüzde 55, Burdur'da ise yüzde 90 ile 95
arasında yer alıyor, bu ilimiz için güzel bir seviye.
Yaptığımız
eğitimlerin, çalışmaların, vatandaşlarımızın duyarlılığının, verilen
desteklerle birlikte vatandaşlarımızın modern tarım ve
hayvancılığa geçmesinin bir sonucu bu rakamlar. Bizde bunun için
buradayız. Bu daha da artarsa yüzde 90-95 değil de Hollanda nasıl yüzde
98 ise bizde bu oranı sağlayabilirsek o zaman Atatürk’ün koyduğu o
muasır medeniyetler seviyesine ulaşmış oluruz. Bu
vesile ile 50 yıl öncesi eski Türkiye dediğimden rahatsız olanlar. Bu
kelimenin ne anlama geldiğini, muasırın ne anlama geldiğini belki böyle
anlarlar. Çünkü tarihinden geçmişinden o kadar kopuk olan insanlar,
geleceğe ışık tutamaz, geleceğe yön veremez. Tarihe takılıp
kalmayacağız, ama tarihten ders alacağız. 50 yıl öncesi Türkiye’de
yaşayanların o günlerde yaşayanların, bugün Büğdüz’ün yollarına sıcak
asfalt döküleceği aklınıza gelir miydi? Burada büyüklerimiz var, hangi
birimizin aklına gelirdi. Bırakın sıcak asfaltı, sathi kaplama aklınıza
gelir miydi? Şebekeden su içmek, kanalizasyon, kilit parke aklınıza
gelir miydi?
Geçtiğimiz
yaz ortasında dairede iken öğle saatleriydi. Arkadaşlar Büğdüz’den
kadınlar geldi dediler. Gelsinler dedim, müsait olduktan sonra hiç kimse
kapıdan geri dönmez. Randevu varsa, randevulu olanlarla saatinde
görüşmemiz, sözümüzü tutmamız lazım, karşındaki insanın hakkını korumak
anlamında bunu söylüyorum. Müsaittik analarımz, bacılarımız geldi, bana
Büğdüz köyünde oturdukları sokakta ki yollarının kazıldığını bu
yüzden toz olduğunu ve bundan rahatsız olduklarını söyleyerek kilit
parke taşı döşenmesini talep ettiler.
"BUGÜNKÜ TÜRKİYE’DE EN ÜCRA KÖŞESİNDE YAŞAYAN VATANDAŞIM EN ÜST DİYE DÜŞÜNÜLEN VALİLİK MAKAMINA RANDEVUSUZ GELİP GİREBİLİYOR"
Ben
bunu niye söyledim biliyor musunuz? Biraz önce anlattım bende köyde
doğdum büyüdüm ve devlet kapısıyla karşılaşmamız kaymakam olunca oldu.
Kaymakamlık stajına gittiğimde ilk defa valinin kapısına gittim. Benim
hiçbir vatandaşım kendi köylüm bir valinin kapısına gidemedi. Bugünün
Türkiye’sini onun için söylüyorum. Bugünkü Türkiye’de en ücra köşesinde
yaşayan vatandaşım dahil olmak üzere devletin temsilcisi olarak, en üst
makamı olarak, en üst diye düşünülen kapıya randevusuz gelip
girebiliyor, derdini anlatabiliyor.
Biz
bu birlikteliği yakalarsak, bu sıcaklığı yakalarsak inanın yüzde 98
değil, yüz de 100’ü yakalarız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti gerek içeride
gerekse dışarıda bu kadar saldırıya rağmen bu kadar baskıya rağmen
birlikteliği muhafaza ettiği sürece, bu yakaladığımız birliği
sürdürebildiğimiz sürece bizi hiçbir güç kuvvet bizi geri bırakamaz,
yolumuzdan alı koyamaz.
Kooperatif
başkanımızın talebiyle ilgili de, geçen geldiğimizde de bize
iletmişti. Rektör hocamızla konuşacağım. Üniversitenin kamulaştırdığı
alanlardan boş kalan yer varsa, bunların değerlendirilmesiyle ilgili
özellikle tarımla, hayvancılıkla ilgili soracağım. İl olarak tarımda
kullanılan arazimiz az. Yemin büyük bir kısmını dışarıdan alıyoruz. Ama
süt üretimi olsun, aşağı yukarı 200 binin üzerinde büyük baş kültür ırkı
inek varlığımız olsun Türkiye’nin önde gelen illerinden bir tanesiyiz.
Giderlerinin azaltılması için mevcut arazilerimizden en üst seviyede
randımanlı ürün alarak girdi maliyetlerini azaltmamız gerekiyor.
"AKAN SULARIN HİÇ BİRİNİ BOŞA AKITMAMAYA ÇALIŞIYORUZ"
Geçen
DSYB Başkanımızın bir açıklaması vardı. Girdi maliyetlerini düşrelim
Süt isterse 1 lira olsun diyordu. Girdi maliyetleri düşmesi demek, sütün
tüketiciye varıncaya kadar ki rakamının da düşmesi demek. Önemli olan
girdi maliuetlerinin azaltılması, girdilerin azaltılması içinde bakın
Büğdüz’e onun için baraj yapıldı, gölet yapıldı. Bugün Burdur’un akan
suyu varsa, tamamına baraj veya gölet yaptık. Yapmaya da devam ediyoruz.
Akan suların hiç birini boşa akıtmamaya çalışıyoruz. Biz suyu kendi
bölgesinde muhafaza edebilirsek, yer altı suyunun aşağıya çekilmesinede
engel oluruz. Akan suyu burada depolayamaz isek, bu sular akıp gidiyor.
Biz şuanki arazilerimizin büyük bölümünde buğday ve arpadan başka bir
şey ekemiyoruz. Çok şükür bugün Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi
Burdur’da da su varsa bu suyu muhafaza edip kapalı sistem sulamaya
geçmeye çalışıyoruz. Tarımın en büyük girdilerinden bir tanesi su. Sulu
tarımı biz ne kadar kullanabilirsek o kadar girdi malityetlerimiz düşer.
Arazimizin tamamını eğer su varsa sulama imkanına kavuşturmak için
yapılan çalışmalar aralıksız devam ediyor. Orman ve Su İşleri Bakanımız
ilimize bir çok kez ziyarette bulundu. Ziyaretlerinde kendisi
DSİ'nin yaptığı baraj ve göletler büyük kapasiteli olmasına rağmen
Burdurun fahri hemşehrisi olarak bize İl Özel idarenin göletlerini de
ben yapacağım dedi. DSİ olarak tamamını biz üstleneceğiz dediler.
"NASIL SÜTTE BELLİ BİR SEVİYEYİ YAKALAMIŞSAK, BUNU BUĞDAYDA DA YAKALAMAMIZ LAZIM"
Bir
hususa daha değinmek istiyorum, ülke olarak bizim en fazla ürettiğimiz
ürünlerden bir tanesi de buğdaydır. En fazla Buğday üretmemize rağmen
biz buğday ithal ediyoruz. 21 milyon ton buğday üretimi var Türkiye’de.
Bunun ekmeklik ve makarnalık için kullandığımız 15 milyon ton yemlik
içinde 3,5 milyon ton civarında, 1,5 milyon ton da tohum olarak
kullanıyoruz. Ülkemizin normal baktığınız zaman buğday ihtiyacı 19
milyon ton civarında. Şu rakamlar, bu yaptığımız çalışmalarla Tarım
Bakanlığımızın teşkilat olarak yaptıkları çalışmalarla bugün ekmeklik ve
makarnalık buğdayı belli bir seviyeyi getirdik. 10-15 yıl önceki rakamı
söylüyorum. Yüzde 40’larda idik. Bizim ekmeklik ve makarnalık için
kullandığımız buğday. Bugün çok şükür belli bir seviyeye geldi. Niye
ithal ediyoruz. Mevcut buğday kalitesinin yeterli miktarda olmadığı
için buğday ithal edip un veyahut ta işlenmiş buğday olarak, makarna
dahil olmak üzere ihraç ediyoruz. Burada bizim yapmamız gereken nasıl
sütte belli bir seviyeyi yakalamışsak, bunu buğdayda da yakalamamız
lazım. Tarım ürünlerinde bu kaliteyi yakalarsak, biz o zaman
uluslararası pazarda rekabet edebilme şansımız olacak. Bunu sağlayacak
olan da bizleriz.
Bu
çalışmaların artarak devam etmesi lazım çünkü biz hızla sanayileşmeyi
sürdürürken ülkelerin geleceği için en önemli iki konu bir enerji iki
gıdadır. Bu ikisini ihmal etmemiz mümkün değildir. Her ikisiyle ilgili
de mevcut tarım alanlarımızı korumak, kollamak şartıyla bunları bizim
sağlamamız gerekiyor.
"REFAH VE MUTLULUK ARTTIKÇA BİZ YÖNETİCİLER OLARAK DA EN FAZLA BİZ SEVİNİRİZ"
Ben
tekrar bu vesileyle Süt Hijyen Eğitim Kursu çalışması aşamasında Gıda
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğümüze ve İl Milli Eğitim
Müdürlüğümüze teşekkür ediyorum. Tüm arkadaşlarımıza, muhtarlara,
kursiyerlerimize ayrıca teşekkür ediyorum. Biraz önce ifade ettim. Biz
bu birlik beraberliği bu yakınlığı devletiyle milletiyle aynı duyguyu
paylaştığımız sürece başaramayacağımız hiçbir şey yok. Ne kadar
başarırsak Büğdüz’de de olur, başka köylerimizde de, şehirlerimizde de
insanlarımızın rahat huzuru ve refahı artar. Refah ve mutluluk arttıkça
biz yöneticiler olarak da en fazla biz seviniriz. Çünkü biz karşımızda
ağlayan değil, gülen insanları gördüğümüz zaman çok daha mutlu oluyoruz.
Bu ülkenin her bir köşesinde bu tebessümler gülüşler artarsa bu ülke
çok daha güzel günlere çok daha kolay bir şekilde yakalar. O zaman da
düşmanlarımız ağlarlar. İnşallah onu da hep beraber sağlarız diliyorum”
dedi.